Teknolojinin, dijital dünyanın ve sınav odaklı eğitim sistemlerinin etkisiyle, günümüzde hepimiz "öğrenme"yi ve "öğretme"yi farklı şekillerde tanımlıyoruz. Öğretim ve eğitim arasındaki fark, hala sıklıkla gözden kaçan bir konu. Pek çok kişi, öğretim ile eğitimi birbirinin yerine koyuyor. Ancak ikisi de birbirini tamamlayan farklı kavramlardır ve her biri bireyin gelişiminde farklı roller üstlenir.
Öğretim, bilgi aktarımını ve beceri kazandırmayı amaçlayan bir süreçtir. Belirli bir müfredat üzerinden, sınıf ortamında gerçekleşen bu faaliyet, genellikle ders kitapları, sınavlar ve notlarla şekillenir. Öğretimin amacı, öğrenciye belirli bir konuda bilgi kazandırmak ve bu bilgiyi uygulama becerisini geliştirmektir. Kısacası, öğretim "beyne hitap eder."
Eğitim, daha geniş ve derin bir kavramdır. Eğitim, sadece bilgiye dayalı bir süreç değildir; bireyin duygusal, ahlaki ve sosyal gelişimini de kapsar. Bir insanın insanlık değerlerini öğrenmesi, toplum içinde sağlıklı ilişkiler kurabilmesi ve yaşamını anlamlı bir şekilde sürdürebilmesi için gereklidir. Eğitim, ruh ve vicdanla ilgilidir. Bazen bir öğretmenin bakışında, bazen bir arkadaşın paylaşımında, bazen de bir velinin davranışında şekillenir.
Bugün, özellikle akademik başarıların ve diploma sahibi olmanın ön planda olduğu bir dünyada, bu iki kavramı doğru bir şekilde değerlendirmek son derece önemlidir. Ancak şunu unutmamalıyız ki; eğitim, sadece bilgi değil, aynı zamanda kişilik kazandırma sürecidir. Bu yüzden, yalnızca sınavlarda yüksek puanlar alan, fakat hayatta ne yapacağını bilmeyen bireyler değil, bilgili ve erdemli insanlar yetiştirmeliyiz.
Peki, nasıl bir eğitim sistemi? Belki de şu soruyu sorarak başlamak en doğrusu: Eğitim mi, öğretim mi? Aslında bu soruya verilmesi gereken tek doğru cevap, "ikisi de" olmalıdır. Çünkü bir insanı sadece bilgiyle donatmak, onu hayatla yüzleştirmenin yeterli olmadığı anlamına gelir. Aynı şekilde, sadece eğitimle, bireyin dünyayı doğru analiz edebilmesi için gerekli bilgiye sahip olmadan büyümesi de eksik kalır.
Hangi alanda olursa olsun, bireyi sadece bilgileriyle değil, karakteriyle de yetiştirmek, eğitim ve öğretimin bir arada sunulması gerektiğini bize hatırlatır. Sonuçta; yalnızca bilgisi olan değil, bilgisini doğru şekilde kullanabilen insanlar yetiştirmek, sağlıklı bir toplum için en büyük adımdır.
Özetle, bir toplumun kalkınması için sadece çok bilen değil, aynı zamanda neyi, ne zaman ve nasıl kullanacağını bilen bireyler yetiştirmek önemlidir.
O zaman, soru aslında şudur: Eğitimsiz öğretimin kaybettirdiği nedir?
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Murat Babar
Eğitim mi, Öğretim mi?
Bir İnsan Yetiştirmenin Gerçek Sırrı
Teknolojinin, dijital dünyanın ve sınav odaklı eğitim sistemlerinin etkisiyle, günümüzde hepimiz "öğrenme"yi ve "öğretme"yi farklı şekillerde tanımlıyoruz. Öğretim ve eğitim arasındaki fark, hala sıklıkla gözden kaçan bir konu. Pek çok kişi, öğretim ile eğitimi birbirinin yerine koyuyor. Ancak ikisi de birbirini tamamlayan farklı kavramlardır ve her biri bireyin gelişiminde farklı roller üstlenir.
Öğretim, bilgi aktarımını ve beceri kazandırmayı amaçlayan bir süreçtir. Belirli bir müfredat üzerinden, sınıf ortamında gerçekleşen bu faaliyet, genellikle ders kitapları, sınavlar ve notlarla şekillenir. Öğretimin amacı, öğrenciye belirli bir konuda bilgi kazandırmak ve bu bilgiyi uygulama becerisini geliştirmektir. Kısacası, öğretim "beyne hitap eder."
Eğitim, daha geniş ve derin bir kavramdır. Eğitim, sadece bilgiye dayalı bir süreç değildir; bireyin duygusal, ahlaki ve sosyal gelişimini de kapsar. Bir insanın insanlık değerlerini öğrenmesi, toplum içinde sağlıklı ilişkiler kurabilmesi ve yaşamını anlamlı bir şekilde sürdürebilmesi için gereklidir. Eğitim, ruh ve vicdanla ilgilidir. Bazen bir öğretmenin bakışında, bazen bir arkadaşın paylaşımında, bazen de bir velinin davranışında şekillenir.
Bugün, özellikle akademik başarıların ve diploma sahibi olmanın ön planda olduğu bir dünyada, bu iki kavramı doğru bir şekilde değerlendirmek son derece önemlidir. Ancak şunu unutmamalıyız ki; eğitim, sadece bilgi değil, aynı zamanda kişilik kazandırma sürecidir. Bu yüzden, yalnızca sınavlarda yüksek puanlar alan, fakat hayatta ne yapacağını bilmeyen bireyler değil, bilgili ve erdemli insanlar yetiştirmeliyiz.
Peki, nasıl bir eğitim sistemi? Belki de şu soruyu sorarak başlamak en doğrusu: Eğitim mi, öğretim mi? Aslında bu soruya verilmesi gereken tek doğru cevap, "ikisi de" olmalıdır. Çünkü bir insanı sadece bilgiyle donatmak, onu hayatla yüzleştirmenin yeterli olmadığı anlamına gelir. Aynı şekilde, sadece eğitimle, bireyin dünyayı doğru analiz edebilmesi için gerekli bilgiye sahip olmadan büyümesi de eksik kalır.
Hangi alanda olursa olsun, bireyi sadece bilgileriyle değil, karakteriyle de yetiştirmek, eğitim ve öğretimin bir arada sunulması gerektiğini bize hatırlatır. Sonuçta; yalnızca bilgisi olan değil, bilgisini doğru şekilde kullanabilen insanlar yetiştirmek, sağlıklı bir toplum için en büyük adımdır.
Özetle, bir toplumun kalkınması için sadece çok bilen değil, aynı zamanda neyi, ne zaman ve nasıl kullanacağını bilen bireyler yetiştirmek önemlidir.
O zaman, soru aslında şudur: Eğitimsiz öğretimin kaybettirdiği nedir?