Hava Durumu

GENÇLİK NEREYE KOŞUYOR?

Yazının Giriş Tarihi: 05.05.2025 13:13
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.05.2025 13:16

- Her sabah bir telaşla uyanıyorlar. Sınavı geçmek, bir yerlere yetişmek, bir şeyleri başarmak zorundalarmış gibi. Ama kim söyledi onlara bu kadar hızlı olmak zorunda olduklarını? Gençlik artık bir hayal değil, bir yarış. Durmak suç gibi, yavaşlamak zayıflık gibi görülüyor. Ve en kötüsü, kimse neden koştuklarını bile sormuyor.


- Küçücük yaşlarda hangi okula gideceğine, hangi mesleği seçeceğine karar vermesi beklenen bir gençlik var karşımızda. "Boşta kalma", "aç kalırsın", "herkes bir yerlere geldi, sen hâlâ orada mısın?" cümleleriyle büyüyorlar. Sadece başarılı olmaları değil, aynı zamanda mutlu, üretken, sosyal, fit ve pozitif olmaları da gerekiyor. Hangi birine yetişsinler?


- Diplomalar birer duvar süsü gibi asılı artık. Dört yıl, beş yıl hatta daha fazlası… Bitmeyen okullar, umutla beklenen mezuniyetler. Ama sonra? Kimi kargosunu kendi getiriyor, kimi ailesinin dükkanında “idare ediyor.” En kötüsü de işsizliğin kendisi değil; çevrenin bakışı, soruları, imaları. “Ne iş yapıyorsun?” sorusu artık bir merak değil, bir yargı biçimi. Herkes senden bir etiket bekliyor. İşin yoksa, değerinin de olmadığı düşünülüyor. Ve gençler bunu her gün, herkesin bakışında yeniden yaşıyor.


- İş bulamamak sadece maddi bir kayıp değil, ruhsal bir yıkım. Bir zamanlar parlak gözlerle baktıkları dünyaya, şimdi karamsar bir pencerenin ardından bakıyorlar. Kendilerini bir kenara çekiyorlar, çünkü dışarıda bir dünya var ama onlara yer yok. Sosyal medya hayatlarında bir diğer yıkım. Başkalarının mükemmel hayatlarını izlerken, kendi sıradanlıkları bir yara gibi büyüyor. Ne yazık ki her başarısızlık, her belirsiz gün, daha fazla içine kapanmaya neden oluyor. Kendilerini başkalarına anlatmak zorlaşıyor. Konuştukça daha da silikleşiyorlar. “Beni kimse anlamaz” düşüncesi içlerine iyice kök salıyor.


- Toplum gençlerden çok şey bekliyor. Başarı, meslek, düzenli bir hayat, evlilik… Daha yirmili yaşlarının başında, hayatın her alanında yol almış olmaları isteniyor. Ancak kimse bu beklentilerin gerçeklikle örtüşüp örtüşmediğini sorgulamıyor. Hayatın daha başındayken “neden hâlâ bir işin yok?”, “hala evlenmedin mi?”, “şu yaşta bunu yapamadın mı?” gibi sorularla her gün yargılanıyorlar. Ve bu sorgular, zamanla gençlerin kendi iç sesini bastırıyor. Ne istediklerini bilemez hale geliyorlar. Kendi hayallerinden uzaklaşıyor, başkalarının çizdiği rotalara girmeye çalışıyorlar — sırf eksik görülmemek için.


Peki bunların çözümü nedir?


- Gençlerden önce, beklentilerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Her bireyin aynı hızda, aynı şekilde, aynı başarı tanımıyla ilerlemesi mümkün değil. Gençlerin ilk ihtiyacı olan şey anlayış; yargılanmadan dinlenmek, eksik hissettirilmeden yaşamak. Onlara alan tanımak, düşme haklarını ellerinden almamak. Bu toplumda başarının tek ölçütü “iş” ya da “para” olmamalı. Asıl başarı; bir gencin hayal kurabilmesi, kendi yolunu çizebilmesi ve değerli hissetmesidir. Destek görmek, dinlenmek, hata yapma hakkına sahip olmak... Belki de gençliği yeniden ayağa kaldıracak olan şey tam da bu: hızla değil, anlayışla büyümelerine izin vermek.


Gençlerin yükünü hafifletmek için önce onları dinlemek gerekiyor. Sessiz kalan herkesin bir nedeni vardır ve çoğu zaman bu sessizliğin altında yetersizlik değil, anlaşılmama hissi yatar. Aileler, çocuklarını bir “yarış atı” gibi görmekten vazgeçmeli. Her çocuğun aynı hedeflere koşması gerekmez. Kimisi yazar olur, kimisi marangoz. Ama her biri değerli olmayı hak eder. Değer duygusu sadece başarıyla ölçüldüğünde, kaybolan sadece özsaygı değil, insanın kendiyle kurduğu bağdır.

Toplum olarak da başarının tanımını yeniden yapmalıyız. “İyi bir işin varsa iyisin” düşüncesi, milyonlarca genci sessizce içine kapatıyor. Oysa iyi olmak; mutlu olmak, üretmek, öğrenmek ve paylaşmakla ilgilidir. Bir gencin kendine inanması için ona güvenilmesi gerekir. Bu güveni de sadece sözle değil, davranışla göstermek gerekir.

Çünkü gençler çözüm değilmiş gibi gösteriliyor, ama aslında çözümün ta kendisi olabilirler — yeter ki onlara fırsat verilsin.
Gençlik, bir toplumun yarınının inşa edicisi değil, bugünün en güçlü itici gücüdür. Eğer onların sesini duymadan, koşmalarını beklemeye devam edersek, sonunda hiçbir şey inşa edemeyiz. Geleceği onlara değil, onlara yüklenen bu baskılara kurban etmiş oluruz. Gençleri değil, onlara yapılan haksızlığı, bu sistemin acımasızlığını sorgulamalıyız. Çünkü bir neslin kaybolması, sadece onları değil, tüm toplumu yavaşça siler.


“Gençler susmasın, çünkü susarlarsa, hepimiz kaybederiz.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.