Hava Durumu

Meclis ve Toplum: Kayıp Bağı Yeniden Kurmak

Yazının Giriş Tarihi: 08.06.2025 21:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.06.2025 21:27

Her yıl aynı zamanlarda, büyük bir kapı yeniden açılıyor. Mikrofonlar yerleştiriliyor, cümleler hazırlanıyor, alkışlar kimi zaman zoraki, kimi zaman gerçek. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir kez daha mesaisine başlıyor. Ama o masalarda alınan kararlar, gerçekten o sokakları, o evleri, o mutfakları temsil ediyor mu? Yoksa biz sadece izleyen, bekleyen, zamanla ilgisini kaybeden bir kalabalığa mı dönüştük?

Temsili demokrasi, halkın sesini taşıyacak kişilerin seçilmesi üzerine kurulu bir düzen. Ama zaman geçtikçe, o sesin tonu değişti mi? Belki de artık o ses daha az duyuluyor ya da duyuluyormuş gibi yapılıyor. Vekillerin kim olduğu kadar, neyi temsil ettikleri de önemli. Bir koltuğun arkasında kaç yorgun hayat, kaç beklenti, kaç unutulmuş hikâye oturuyor? Ve en çok da şu sorunun cevabı eksik: Temsil edilen biz miyiz, yoksa sadece seçilmiş bir azınlık mı?

Sokakta farklı şeyler konuşuluyor; günlük hayatın küçük ama önemli kaygıları… Pazarda fiyatlar, evin bütçesi, çocukların geleceği… Meclis’te ise çoğu zaman bu kaygıların sesi, karmaşık sözcükler arasında kayboluyor gibi. Temsil dediğimiz şey, aslında sadece bir seçim sandığı değil; insanların umutlarının, dertlerinin, beklentilerinin de orada hissedilmesi. Bu bağ kurulduğunda, demokrasi gerçek anlamını bulur. Yoksa o büyük salon, sadece boş bir mekândan öteye gidemez.

Sisteme olan güven sarsılmış olabilir; bu çok doğal. Ancak umut etmekten ve iyileşme için çaba göstermekten vazgeçmemek gerekiyor. Demokrasi, sadece yönetenlerin işi değil; bizlerin, halkın da sürece aktif katılımıyla güçlenir. Sesimizi duyurmak, farklılıklarımızı ifade etmek, eleştirmek kadar yapıcı olmak da bir vatandaşlık görevi. Belki de gerçek temsil, sadece seçilmişlerde değil; hepimizin içinde saklı.

Demokrasi, yalnızca sandıkta biten bir süreç değil; sürekli bir diyalog ve birbirini anlama çabasıdır. Meclis ile toplum arasındaki bağın güçlenmesi için öncelikle iletişimin açık ve samimi olması gerekiyor. Vatandaşın sesi sadece seçimlerde değil, gündelik hayatın içinde duyulmalı; talepler, öneriler, eleştiriler dikkate alınmalı. Bu bağ kurulduğunda, temsil kelimesi sadece bir sembol olmaktan çıkar; gerçek bir sorumluluk ve birliktelik halini alır. Böylece Meclis, halkın nabzını tutan, onları anlayan ve birlikte yol alan bir kurum olur.

Meclis’in kapıları bir kez daha aralanırken, biz de kendi içimizde o kapının ardında ne olduğunu sorgulamaya devam ediyoruz. Temsili demokrasi, sadece bir sistem değil; aynı zamanda bir hayal, bir beklenti ve bazen de sabır gerektiren bir yolculuk. Bu yolculukta yalnız olmadığımızı hatırlamak, en az yolun kendisi kadar önemli. Çünkü gerçek temsil, sadece seçilmişlerin sandalyelerinde değil, sokaklarda, evlerde, kahvelerde, kısacası hayatın içinde bizde saklı.

Belki de mesele, daha sık sesimizi duyurmakta, daha çok dinlemek ve daha iyi anlamakta gizli. Kendi küçük dünyamızdan başlayarak, birbirimize köprüler kurmakta… Böylece mecliste konuşulanların, hayatın gerçeklerinden kopmaması mümkün olur.

Demokrasi, devam eden bir diyaloğun adıdır; bazen kesintiye uğrar, bazen zorlaşır ama asla sona ermez. Bizler, bu diyaloğun en önemli tarafıyız. Temsil edildiğimizi hissetmek, aslında kendimizi ifade etmekle başlar. İşte o zaman, o büyük salonlar sadece bir mekân olmaktan çıkar; herkesin sesinin, umudunun yankılandığı gerçek bir temsil alanına dönüşür.

Ve belki de en önemlisi; bu yolculukta umudumuzu kaybetmemek, kendi sesimizi bulmak ve o sesi çoğaltmak. Çünkü gerçek temsil, ancak böyle bir dayanışma ve inançla var olabilir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.